Ana içeriğe atla

Moonlight

Gec olsun güç olmasın. Vizyona gireli çok zaman oldu tabi. Çoktan vizyondan kalkardı Oscar'da en iyi film ödülünü La La Land'in tabiri caizse degil tam tabirle elinden almasaydi.

Yorumu twitter'da yazsaydim su kisa cumleyi kurardım. "Film iyi guzel ama neden oscar aldı? Oscar demek mükemmel film demek degil miydi?"

Oscar aldığı icin büyük beklentilerle gittim. Tokat yumruk falan yemeyi ümit edip ona göre gardımi aldim da gittim yani. Ama Efsane bir film degildi kesinlikle. Hatta La La Land daha cok çekmişti beni icine. Moonlight ise benden güzel cekilmis başarılı bir film derecesinde puan alan bir yapim.  Görüntü yonetmenini ve resim seçici arkadasi tebrik ediyorum. Yonetmenlik de iyi. Amenna.

Filmde bir karakterin 3 farkli yaşam aralığını izliyoruz. Ruhen, cesareten zayıflığı fiziksel zayıflığından mı yoksa aile içindeki sorunlardan mı  kaynaklandığına sizin karar vereceğiniz little boy'un Chiron'a büyüyüşünü, Chiron'un da yetiskinliginde burundugu cabbar Chiron'a evrilişini, bu sert kabuk icindeki sakli kalan masum little boy'u keşfedeceksiniz.



Filmin elestirecegim yanı; Baş karakterin bu kadar sessiz kalmasi. Benim hep diyologsuzlugunu elestirdigim, son donem Türk sinemacilarini bir girdap gibi içine çeken şu malum akım filmlerini anımsatıyor bu filmdeki ana karakter. Cunku neredeyse hic konuşmuyor.

Moonlight'in son sahnesinde bir gecistirme hissettim. Tabi eger sansürsüz seyrettiysem. Sonu yetersiz kalmış. Bana yetmedi ya da. Bir 5 dakika daha uzatilip tatmin edici bir hale getirilebilirdi. Brockeback mountain daha etkileyici bitmişti mesela.

Moonlight oscar almış olsa da her daim "keske odul La La Land'da kalsaydi" diyecegim, herkesin onu ekürisiyle ile anacağı bir film olacak gibi duruyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Reis Bey - İBBŞT

Reis bey; Necip Fazıl Kısakürek'in 1960 ihtilali ile hapishaneye düştüğünde dört duvar arasında yazdığı 3 tiyatro oyunundan biri. Bu yüzden olacak ki başrol gaddar, merhametsiz bir yargıç'ın yanlışlarından dönüp doğru yolu buluşunun hikayesi. Necip Fazıl'ın da bir iflah olmaz bir kumarbazken Allah'ı bulup alimliğe evrildiğini göz önüne alacak olursak, esere gerçek hayatından bir yansıma da diyebiliriz belki. Reis Bey, 1988 yılında Haluk Kurdoğlu'nun canlandırdığı Mesut Uçakan'ın yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştır. (NFK'nın benim edebiyat ve şiirle tanışmamı sağlayan kişi olduğunu da belirtmeden geçmemek isterim, ablamın şiir defterinde okuduğum Kaldırımlar adlı şiiri çok beğenmiş ve şiir okumaya-yazmaya başlamıştım, henüz ortaokuldaydım.) Oyun bu sezon geniş oyuncu kadrosuyla izleyici ile buluştu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında.  Başroldeki Selçuk Soğukçay usta oyunculuğunu konuşturuyor ve rolün hakkını veriyor, ara ara tüyl...

YEN - Tiyatro Craft

Efsane oyun. Bu yılın en iyilerinden. 3 arkadaş gittiğimiz tiyatro etkinlikleri arasında Oyun Atölyesi'nin "KUNDAKÇI"sından sonra ikinci sıraya yerleşti bu oyun. Oyun metni çok sert, travmatik, gerçek ama bi o kadar ince-naif-hassas. Ayaklarınızın dibinde kavga eden kardeşleri seyredip ardından gelen replikte kalbinizin bir boşluğa düşüp kıvrandığını hissediyorsunuz. Oyundan çıktığınızda dayak yemiş gibi yorgun hissediyorsunuz. Bunda 2 buçuk saat süren performansta ara verilmemesi de etkilidir belki. Gözünüz korkmasın. Oyun anında saatime bakıp 2 saat geçtiğini görünce şaşırdım. Zamanın nasıl geçtiğini unutabileceğiniz bir deneyim. Afife Jale Ödüllerinde; Yılın En Başarılı Yönetmen (Çağ Çalışkur)//Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu(Bora Akkaş)//Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu(Neslihan Yeldan)//Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı(Berker Güven ve İdil Sivritepe)//Yılın En Başarılı Prodüksiyonü dallarında aday olmasına rağmen eli boş dönmesi de üzücü...

Ölü Ozanlar Derneği - Tiyatro Kedi

Kültür Üniversitesi Oditoryumunda iş arkadaşlarımla izledik Ölü Ozanlar Derneği’ni. Bir arkadaşım haricinde kimse kitabını okumamıştı. Çoğumuz filmini izlemiştik elbette ki. Filmin başrolünü geçen yıllarda vefat eden Robin Williams üstlenmişti, çok iyi bir oyunculuk çıkarmıştı, ortalık bu filmin etkileyiciliği ile kasıp kavrulmuştu,  1989’da dört dalda Oscar’a aday olup sadece Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti.  Hatırlamak isterseniz diye..  Bir edebiyat öğretmeninin mezun olduğu koleje yıllar sonra öğretmen olarak işe başlaması, öğrencilerini  yetiştirmek için  farkli bir eğitim yöntemi seçmesi  ve  şiir yoluyla   aralarında kurulan bağ üzerine derin bir eser olan bu metin tiyatro sahnesine bu ekip tarafından iyi yansıtılamamış ne yazık ki. Oyunculuklar konusunda değil bu eleştirim. Sorun metnin duygusunun izleyiciye aktarılamaması. Ayrıca sorunlar arasında; olayların izleyiciye alelacele aktarılması, -ki bunda elbette...