Ana içeriğe atla

Notre Dame Quasimodo Müzikali

(UYARI: Bu afişi gördüğünüz yerden topuklarınızı kaba etinize vura vura uzaklaşınız)


Aman Tanrım!! Gözlerim kanadı. Kanı durdurmak için sahneden gözlerimi önüme indirdim. Bakamadım, Seyredemedim. Bu sefer de kulaklarım kanamaya başladı. Neyse ki 2 perdeydi de arada orayı koşarak terk ettim. 

Dalga geçmiyorum. Tamamı yaşandı. Bizzat yaşadım. O kadar kötü bir oyun sahnedeydi ki izlemekten utandım, hani başkası yerine utanmak diye birşey vardır ya, onu yaşadım. Bunlar olurken etrafımdaki insanları inceledim. Tepkileri nedir diye. Alkışlar zayıftı gönlüm rahatladı, sanattan anlayan bir avuç insan daha vardı benimle. 

Gözümü sahneye ara ara atabildiğim zamanlardan birinde bana doğru gelen bir cisim gördüm. Bir oyuncu sahneden aşağı atlayıp ilk önce ilk sıradaki adamın üzerine çıkıp rolü gereği yaptığı çılgınlığın seviyesini abartıp 3üncü sıradaki bana da çemkirmeye başladığında Allahıım neredeyim ben! dedim.

Bunu ilk paragrafa mı yazsaydım bilemedim ama PLAYBACK MÜZİKAL Mİ OLUR KARDEŞİM!! Kapıdaki afişte Türkçe Dublaj yazısını okuduğumda tam olarak neyle karşılaşacağımı tahayyül edememiştim. Biletileri ayarlayan arkadaşım İnşallah iyi bir oyundur dualarını duyuyordum ama duaları kabul olmadı.

Neler kötüydü? Herşey, oyunculuklar, kostümler, dekor.. Heleki bilgisayarda basit bir müzik düzenleme programının ücretsiz paketiyle gelen samplelarıyla hazırlanmış o altyapı, o altyapı üzerine kondurulmuş kötü sözler. Kulaklık takıp Serdar Ortaç dinlemeyi bile düşündüm. Bundan daha kötü olmazdı çünkü. 

Velhasılıkelam bu oyunu yarıda bırakacak kadar sevmedim ve bu oyunun sanat algımda bıraktığı pası kaç iyi oyunla temizlerimin kaygısına düştüm..


Künye:

Victor Hugo’nun ölümsüz eseri; "Notre Dame - Quasimodo Musical" Kumbara Görsel Sanatlar tarafından Türkiye’de ilk defa seyirci karşısında...

Oyunun Konusu
Fransız İhtilali sonrası Fransa’nın karanlık günlerinden kesitler veren bir müzikal. Oyunda çirkin ve kambur Kilise zangocu Quasimodo ile Fransa’nın ruhani ve dini lideri Claude Frollo’nun, semtte yaşayan çingene Kızı Esmeralda’ya olan aşklarını, Zangoç ile Papaz’ın ruhlarında oluşan ikilemleri ve tepkileri romantik yaklaşımla ele alan bir müzikal.

Quasimodo; çirkinliğiyle alay eden halkın içine karışmaktan hiç hoşlanmayan, insanların söylediklerini bir alay veya lanet saymaya başlayan, insanlara duyduğu kin her gün büyüyen biridir. Bir gün Esmeralda ile tanışır ve ona aşık olur.

Koreograf : Ali Kemal Aydin
Oyun Dili: Türkçe 
Yazan: Victor Hugo
Uyarlayan: Vural Bingöl 
Yonetmen: Vural Bingöl
Dekor&Kostum: Andrea Primavera , Muhammet Topraktepe , Aygul Sonay Guntav 
Işık: Tugay Gormez
Oyuncular:  Vural Bingol, Elif Arpacı, Andrea Primavera, Erhan Yaman, Ali Kemal Aydın, Tuna Baydar, Ayça Ergun, Irge Merve Ip, Nilufer Omurlu , Serhat Ozden , Murat Yasar Özdemir 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Reis Bey - İBBŞT

Reis bey; Necip Fazıl Kısakürek'in 1960 ihtilali ile hapishaneye düştüğünde dört duvar arasında yazdığı 3 tiyatro oyunundan biri. Bu yüzden olacak ki başrol gaddar, merhametsiz bir yargıç'ın yanlışlarından dönüp doğru yolu buluşunun hikayesi. Necip Fazıl'ın da bir iflah olmaz bir kumarbazken Allah'ı bulup alimliğe evrildiğini göz önüne alacak olursak, esere gerçek hayatından bir yansıma da diyebiliriz belki. Reis Bey, 1988 yılında Haluk Kurdoğlu'nun canlandırdığı Mesut Uçakan'ın yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştır. (NFK'nın benim edebiyat ve şiirle tanışmamı sağlayan kişi olduğunu da belirtmeden geçmemek isterim, ablamın şiir defterinde okuduğum Kaldırımlar adlı şiiri çok beğenmiş ve şiir okumaya-yazmaya başlamıştım, henüz ortaokuldaydım.) Oyun bu sezon geniş oyuncu kadrosuyla izleyici ile buluştu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında.  Başroldeki Selçuk Soğukçay usta oyunculuğunu konuşturuyor ve rolün hakkını veriyor, ara ara tüyl...

YEN - Tiyatro Craft

Efsane oyun. Bu yılın en iyilerinden. 3 arkadaş gittiğimiz tiyatro etkinlikleri arasında Oyun Atölyesi'nin "KUNDAKÇI"sından sonra ikinci sıraya yerleşti bu oyun. Oyun metni çok sert, travmatik, gerçek ama bi o kadar ince-naif-hassas. Ayaklarınızın dibinde kavga eden kardeşleri seyredip ardından gelen replikte kalbinizin bir boşluğa düşüp kıvrandığını hissediyorsunuz. Oyundan çıktığınızda dayak yemiş gibi yorgun hissediyorsunuz. Bunda 2 buçuk saat süren performansta ara verilmemesi de etkilidir belki. Gözünüz korkmasın. Oyun anında saatime bakıp 2 saat geçtiğini görünce şaşırdım. Zamanın nasıl geçtiğini unutabileceğiniz bir deneyim. Afife Jale Ödüllerinde; Yılın En Başarılı Yönetmen (Çağ Çalışkur)//Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu(Bora Akkaş)//Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu(Neslihan Yeldan)//Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı(Berker Güven ve İdil Sivritepe)//Yılın En Başarılı Prodüksiyonü dallarında aday olmasına rağmen eli boş dönmesi de üzücü...

Ölü Ozanlar Derneği - Tiyatro Kedi

Kültür Üniversitesi Oditoryumunda iş arkadaşlarımla izledik Ölü Ozanlar Derneği’ni. Bir arkadaşım haricinde kimse kitabını okumamıştı. Çoğumuz filmini izlemiştik elbette ki. Filmin başrolünü geçen yıllarda vefat eden Robin Williams üstlenmişti, çok iyi bir oyunculuk çıkarmıştı, ortalık bu filmin etkileyiciliği ile kasıp kavrulmuştu,  1989’da dört dalda Oscar’a aday olup sadece Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti.  Hatırlamak isterseniz diye..  Bir edebiyat öğretmeninin mezun olduğu koleje yıllar sonra öğretmen olarak işe başlaması, öğrencilerini  yetiştirmek için  farkli bir eğitim yöntemi seçmesi  ve  şiir yoluyla   aralarında kurulan bağ üzerine derin bir eser olan bu metin tiyatro sahnesine bu ekip tarafından iyi yansıtılamamış ne yazık ki. Oyunculuklar konusunda değil bu eleştirim. Sorun metnin duygusunun izleyiciye aktarılamaması. Ayrıca sorunlar arasında; olayların izleyiciye alelacele aktarılması, -ki bunda elbette...