Ana içeriğe atla

Bersisa - Devlet Tiyatroları




Bersisa Mevlana'nın Mesnevi'sinden bir mesel. Hepi topu bir sayfa. Ama üzerine bir oyun yazılacak kadar derin. Mesnevi azametini kanıtlıyor.


Bersisa bu sezon Devlet Tiyatroları'nda perdelerini açtı. Prodüksiyon açısından yani Sahne Dekor Kostüm Makyaj tasarımı açısından başarılı bir oyun. Eleştirilecek yönleri bu başarılı prodüksiyonu gölgede bırakacak derecede. İzlenmeyecek kadar kötü bir oyun da demeyeceğim. Kaldırılabilir fenalıkta.

Bersisa bir rahibin adı. Eli şifalı dili dualı köyünde herkesin sevdiği mütevazi bir doktor. Kralın kızının hastalığına çare Bersisa mıdır? Bu hastalık Bersisa'yı yoldan çıkarmaya çalışan Şeytan'ın oyunu mudur?
Bersisa ve yamağı


Kostüm ve dramaturjisi başarılı olan oyun bazı noktalarda tökezliyor. Oyunculuklar tekdüzelikten inandırıcılıktan uzak örneğin. Sanki üst kattaki yaşlı teyzeden azar yememek için sesleri yükseltmeden enerjisiz oynuyor oyuncular. Kuliste acaba bir oyuncunun başına kötü bir şey mi geldi de herkes halde oynuyorlar diye geçirdim içimden. Hadi bitirelim de gidelim diye oynanıyor sanki. Hatta Kral rölündeki büyük oyuncu Erdoğan Aydemir'in bile diyaloglarını inandırıcılıktan uzak buldum. Bunun sorumlusu tamamen oyuncular değil elbtte, metin de üstün körü acemice ve inandırıcılıktan uzak yazılmış.
Şeytan ve Zebaniler
Aslında yazarları Gülebru Turna-Boğaç Babür Turna güzel bir fikir ile yola çıkmışlar, 2 zaman diliminde 3 farklı zaman katmanında geçmesi gayet iyi bir kurgu. Ama metindeki basitlik Mesneviden alıntı kısımlar haricinde göze batıyor. Hikaye iki derviş yoluyla bize aktarılıyor- ki birinin uygun bir kast olmadığı kanaatindeyim- ilk yarıda performanslarını yetersiz bulmuştum. İkinci yarıda oyunun elle tutulabilir tarafı oldular. Ama oyundan genel manada sıkıldım.
Soldaki oyuncu bence uygun kast değildi.

Neredeyse hiç konuşmayan zebaniler daha iyi oynadılar diyebilirim. Kostüm tasarımını yapan Derya İnci'yi tebrik ediyorum.

Sahne geçişlerinde ışıkların kapanıp diğer sahnenin hazırlanması elbette tiyatronun bir parçasıdır. Ama çok sık tekrar edildiğinde seyirciyi oyundan kopmasına neden olur. Bu oyunda da aynı handikaptan kurtulamamış yönetmen sahne değişimlerinde insanın içini bayan müziklerle bizim sıkılmadığımızı umut ediyor ve yanılıyor. Kapatma o ışıkları arkadaşım, mesela sahneyi ikiye böl, sağ taraf saray olsun, diğer taraf Bersisa'nın evi. Ya da tekerlekli bir platform kur. Işıklar açıkken dönerek sahne değişsin falan. Bunlarla gelin canımı yiyin.


Alkışların da oyunculuklar ve vurgular gibi cansız olması kaçınılmazdı. Öyle de oldu. Oyuncular da bunu farketmişlerdir belki. Ama bunun sorumlusu onlar değil tabi. Onlar da emir kulu sonuçta. Hepsi ellerinden gelen çaba/karşılığında aldıkları motivasyon oranının üstünde çalıştıklarına eminim. Sonuçta bu bir gönül işi.

Keşke daha güzel işler çıksa..




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Reis Bey - İBBŞT

Reis bey; Necip Fazıl Kısakürek'in 1960 ihtilali ile hapishaneye düştüğünde dört duvar arasında yazdığı 3 tiyatro oyunundan biri. Bu yüzden olacak ki başrol gaddar, merhametsiz bir yargıç'ın yanlışlarından dönüp doğru yolu buluşunun hikayesi. Necip Fazıl'ın da bir iflah olmaz bir kumarbazken Allah'ı bulup alimliğe evrildiğini göz önüne alacak olursak, esere gerçek hayatından bir yansıma da diyebiliriz belki. Reis Bey, 1988 yılında Haluk Kurdoğlu'nun canlandırdığı Mesut Uçakan'ın yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştır. (NFK'nın benim edebiyat ve şiirle tanışmamı sağlayan kişi olduğunu da belirtmeden geçmemek isterim, ablamın şiir defterinde okuduğum Kaldırımlar adlı şiiri çok beğenmiş ve şiir okumaya-yazmaya başlamıştım, henüz ortaokuldaydım.) Oyun bu sezon geniş oyuncu kadrosuyla izleyici ile buluştu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında.  Başroldeki Selçuk Soğukçay usta oyunculuğunu konuşturuyor ve rolün hakkını veriyor, ara ara tüyl...

YEN - Tiyatro Craft

Efsane oyun. Bu yılın en iyilerinden. 3 arkadaş gittiğimiz tiyatro etkinlikleri arasında Oyun Atölyesi'nin "KUNDAKÇI"sından sonra ikinci sıraya yerleşti bu oyun. Oyun metni çok sert, travmatik, gerçek ama bi o kadar ince-naif-hassas. Ayaklarınızın dibinde kavga eden kardeşleri seyredip ardından gelen replikte kalbinizin bir boşluğa düşüp kıvrandığını hissediyorsunuz. Oyundan çıktığınızda dayak yemiş gibi yorgun hissediyorsunuz. Bunda 2 buçuk saat süren performansta ara verilmemesi de etkilidir belki. Gözünüz korkmasın. Oyun anında saatime bakıp 2 saat geçtiğini görünce şaşırdım. Zamanın nasıl geçtiğini unutabileceğiniz bir deneyim. Afife Jale Ödüllerinde; Yılın En Başarılı Yönetmen (Çağ Çalışkur)//Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu(Bora Akkaş)//Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu(Neslihan Yeldan)//Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı(Berker Güven ve İdil Sivritepe)//Yılın En Başarılı Prodüksiyonü dallarında aday olmasına rağmen eli boş dönmesi de üzücü...

Ölü Ozanlar Derneği - Tiyatro Kedi

Kültür Üniversitesi Oditoryumunda iş arkadaşlarımla izledik Ölü Ozanlar Derneği’ni. Bir arkadaşım haricinde kimse kitabını okumamıştı. Çoğumuz filmini izlemiştik elbette ki. Filmin başrolünü geçen yıllarda vefat eden Robin Williams üstlenmişti, çok iyi bir oyunculuk çıkarmıştı, ortalık bu filmin etkileyiciliği ile kasıp kavrulmuştu,  1989’da dört dalda Oscar’a aday olup sadece Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti.  Hatırlamak isterseniz diye..  Bir edebiyat öğretmeninin mezun olduğu koleje yıllar sonra öğretmen olarak işe başlaması, öğrencilerini  yetiştirmek için  farkli bir eğitim yöntemi seçmesi  ve  şiir yoluyla   aralarında kurulan bağ üzerine derin bir eser olan bu metin tiyatro sahnesine bu ekip tarafından iyi yansıtılamamış ne yazık ki. Oyunculuklar konusunda değil bu eleştirim. Sorun metnin duygusunun izleyiciye aktarılamaması. Ayrıca sorunlar arasında; olayların izleyiciye alelacele aktarılması, -ki bunda elbette...