Ana içeriğe atla

Reis Bey - İBBŞT


Reis bey; Necip Fazıl Kısakürek'in 1960 ihtilali ile hapishaneye düştüğünde dört duvar arasında yazdığı 3 tiyatro oyunundan biri. Bu yüzden olacak ki başrol gaddar, merhametsiz bir yargıç'ın yanlışlarından dönüp doğru yolu buluşunun hikayesi. Necip Fazıl'ın da bir iflah olmaz bir kumarbazken Allah'ı bulup alimliğe evrildiğini göz önüne alacak olursak, esere gerçek hayatından bir yansıma da diyebiliriz belki. Reis Bey, 1988 yılında Haluk Kurdoğlu'nun canlandırdığı Mesut Uçakan'ın yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştır. (NFK'nın benim edebiyat ve şiirle tanışmamı sağlayan kişi olduğunu da belirtmeden geçmemek isterim, ablamın şiir defterinde okuduğum Kaldırımlar adlı şiiri çok beğenmiş ve şiir okumaya-yazmaya başlamıştım, henüz ortaokuldaydım.)

Oyun bu sezon geniş oyuncu kadrosuyla izleyici ile buluştu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında.  Başroldeki Selçuk Soğukçay usta oyunculuğunu konuşturuyor ve rolün hakkını veriyor, ara ara tüylerinizi halay çektiriyor.

Oyunun 3 saat 3 perde olduğu ön bilgisi ile tiyatroya giriyorum, broşürde de aynı bilgiyi teyit ediliyor. Beni zorlayacağından endişeli olmakla birlikte merakla izlemeye başlıyorum. İlk yarı beni tatmin ederken metnin edebiliği, felsefiliği, ağırlığı, yavaş yavaş beni yormaya başlıyor. İkinci perde sonundaki savunma sahnesinde bir yandan Selçuk Soğukçay'ı büyülenmiş bir şekilde izlerken bir yandan kulağımdan giren cümleleri tahlil etmem için gereken sürenin verilmediğinden müzdarip oluyorum. Benim gibi ortalama bir zekaya sahip izleyiciler seri bir şekilde bir çok felsefi cümlenin geçtiği, çok şey anlatan bu sahnede bazı cümleleri analiz edemeden kaçıracaklar. Ayrıca NFK'nın yaşadığı yıllardaki Türkçe ile şu anki Türkçe arasında büyük farklar olduğunu da düşünürsek Y kuşağı olan ben oyundan zaman zaman koparken Z kuşağının oyuna hiç adapte olamaması muhtemeldir. Bence oyun metni sadeleştirilmeliydi.



Sadeleştirilmeliydi, ama oyun kırpılmış. 3 saat 3 perde olan oyun muhtemelen izleyiciden aldığı olumsuz dönüşlerden dolayı son bölümlerde hissedebileceğiniz şekilde traşlanmış. Hadi hadi servisler kalkıyor der gibi iteleye kakalaya oyun bir anda alelacele sonlanıyor. Ana karakter Reis Bey'in ruhsal evrimindeki aceleciliği farketmiş ve sevmemiş olmama rağmen yönetmenin seçimi olduğuna kanaat getirmişken oyunun 1 saat kısaltıldığını anlayınca bu rahatsız edici kontrast farkının asıl sebebini de kendimce bulmuş oldum.



Ülkemizde zaten az izleyicisi olan tiyatro sanatının daha büyük kitlelere ulaştırmak istiyorsak metinlerin halkın seviyesine indirgenmesi gerekmektedir. Elbette her birimizin ayrı anlayış seviyelerimiz var ama bir ortalama bir seviye yakalanmalı. Böylesine derin eserler genç izleyiciyi bunaltıyor. Bu sorumluluğu özel tiyatrolardan çok daha büyük ölçüde üzerinde bulunduran şehir ve devlet tiyatrolarının oyun seçiminde, oyun kurgusunda, dramaturji'de çok daha dikkatli olması, kafa yorması gerekmez mi? Neden yapılmıyor bu peki? Bu cümlemin Reis Bey yazımın içinde geçmesini istemezdim ama bu oyunu tenzih ederek söylüyorum "neden tiyatrodan soğutacak kadar başarısız oyunlar sahneleniyor ve kendi kendini dinamitliyor şehir ve devlet tiyatroları?". Özel tiyatrolar oyun başarısında neredeyse tulum çıkartırken bu başarının matematiği neden uygulanmıyor? Biz tiyatroseverleri neden üzüyorsunuz?

Ayrıca yine ses konusunda bir cümle. Duyulmuyor duyulmuyor heeeeeyyyy!!! Sesimi duyan var mı!!!! Yaka mikrofonlu oyunlar istiyoruz! Her bir kelimeyi duymak, oyuncunu her soluk alışı hissetmek istiyoruz.














KÜNYE
Yazan: NECİP FAZIL KISAKÜREK
Yöneten: ŞÜKRÜ TÜREN
Dramaturgi: HİLMİ ZAFER ŞAHİN
Sahne Tasarımı: EMRAH KÜREKÇİ
Kostüm Tasarımı: SEBAHAT ÇOLAKOĞLU
Işık Tasarımı: ŞÜKRÜ TÜREN
Müzik: DENİZ NOYAN
Efekt: KADİR ARLI
Yönetmen Yardımcısı: MELİSA DEMİRHAN - HASİP TUZ - LALE KABUL - YARD. YÖN. ÜMRAN İNCEOĞLU
Süre: 165 DAKİKA / 2 PERDE
OYUNCULAR
ABDULLAH TOPALBERRİN KOPERCANER BİLGİNERCEYSU AYGENÇAĞATAY PALABIYIKDOĞAN ALTINELFATMA İNANGÖKHAN EĞILMEZBAŞHAKAN YAVAŞHASİP TUZİBRAHİM CANİBRAHİM ULUTAŞİSKENDER BAĞCILARLALE KABULMAZLUM KİPERMEHMET BULDUKMELİSA DEMİRHANMURAT DERYA KILIÇOKAN KARACAOZAN AKİF SERMANÖZGÜR DERELİRIDVAN ÇELEBİSEFA TURANSELÇUK SOĞUKÇAY TANJU GİRİŞKENYELİZ ŞATIROĞLU
KONUSU
Yasalara bağlılığı kadar, kararlarında da acımasız, keskin ve ''Gözyaşı suçun rengini soldurmaz'' diyen bir yargıcın, genç bir adam için verdiği idam kararının uygulaması sonrası, kararının yanlış olduğunu öğrenmesi, onun yaşama ve toplumsal değerlere bakışını değiştirir. Adalet, insanın en güçlü duygularından biridir ve herkesin içinde aynı anda bir avukat, bir savcı ve bir yargıç, bir arada bulunur. Hayatın gösterdikleri karşısında, duruma göre, bunlardan biri oluverir kendiliğinden; suçlar, savunur ya da yargılar... Sonra döner bakar, belki de verdiği karar yanlıştır, hayat akıp gider, yine savunur, suçlar, yeni ahkamlar keser... Ya bu kişi verdiği kararla hayatın doğal akışını değiştiriyorsa? Görevinden istifa eden yargıç, kendini yeni bir yaklaşımın ve yaşamın içine bırakır. Artık herkes için acımayı, merhameti, iyiliği ve bağışlayıcı olmayı önerirken; acımasız, değer tanımaz, merhamet yoksunu bir yaşantının içinde kendini en ağır eleştirilerin hedefine yerleştirir. Reis bey, adalet olgusunun ve kurumunun insani duyguları, yönelişleri göz ardı etmeden karar vermesini isteyen yanıyla yargı-birey ilişkisine eleştirel bir bakış getiriyor.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YEN - Tiyatro Craft

Efsane oyun. Bu yılın en iyilerinden. 3 arkadaş gittiğimiz tiyatro etkinlikleri arasında Oyun Atölyesi'nin "KUNDAKÇI"sından sonra ikinci sıraya yerleşti bu oyun. Oyun metni çok sert, travmatik, gerçek ama bi o kadar ince-naif-hassas. Ayaklarınızın dibinde kavga eden kardeşleri seyredip ardından gelen replikte kalbinizin bir boşluğa düşüp kıvrandığını hissediyorsunuz. Oyundan çıktığınızda dayak yemiş gibi yorgun hissediyorsunuz. Bunda 2 buçuk saat süren performansta ara verilmemesi de etkilidir belki. Gözünüz korkmasın. Oyun anında saatime bakıp 2 saat geçtiğini görünce şaşırdım. Zamanın nasıl geçtiğini unutabileceğiniz bir deneyim. Afife Jale Ödüllerinde; Yılın En Başarılı Yönetmen (Çağ Çalışkur)//Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu(Bora Akkaş)//Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu(Neslihan Yeldan)//Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı(Berker Güven ve İdil Sivritepe)//Yılın En Başarılı Prodüksiyonü dallarında aday olmasına rağmen eli boş dönmesi de üzücü...

Ölü Ozanlar Derneği - Tiyatro Kedi

Kültür Üniversitesi Oditoryumunda iş arkadaşlarımla izledik Ölü Ozanlar Derneği’ni. Bir arkadaşım haricinde kimse kitabını okumamıştı. Çoğumuz filmini izlemiştik elbette ki. Filmin başrolünü geçen yıllarda vefat eden Robin Williams üstlenmişti, çok iyi bir oyunculuk çıkarmıştı, ortalık bu filmin etkileyiciliği ile kasıp kavrulmuştu,  1989’da dört dalda Oscar’a aday olup sadece Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti.  Hatırlamak isterseniz diye..  Bir edebiyat öğretmeninin mezun olduğu koleje yıllar sonra öğretmen olarak işe başlaması, öğrencilerini  yetiştirmek için  farkli bir eğitim yöntemi seçmesi  ve  şiir yoluyla   aralarında kurulan bağ üzerine derin bir eser olan bu metin tiyatro sahnesine bu ekip tarafından iyi yansıtılamamış ne yazık ki. Oyunculuklar konusunda değil bu eleştirim. Sorun metnin duygusunun izleyiciye aktarılamaması. Ayrıca sorunlar arasında; olayların izleyiciye alelacele aktarılması, -ki bunda elbette...