Ana içeriğe atla

YEN - Tiyatro Craft

Efsane oyun. Bu yılın en iyilerinden. 3 arkadaş gittiğimiz tiyatro etkinlikleri arasında Oyun Atölyesi'nin "KUNDAKÇI"sından sonra ikinci sıraya yerleşti bu oyun. Oyun metni çok sert, travmatik, gerçek ama bi o kadar ince-naif-hassas. Ayaklarınızın dibinde kavga eden kardeşleri seyredip ardından gelen replikte kalbinizin bir boşluğa düşüp kıvrandığını hissediyorsunuz. Oyundan çıktığınızda dayak yemiş gibi yorgun hissediyorsunuz. Bunda 2 buçuk saat süren performansta ara verilmemesi de etkilidir belki. Gözünüz korkmasın. Oyun anında saatime bakıp 2 saat geçtiğini görünce şaşırdım. Zamanın nasıl geçtiğini unutabileceğiniz bir deneyim.



Afife Jale Ödüllerinde; Yılın En Başarılı Yönetmen (Çağ Çalışkur)//Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu(Bora Akkaş)//Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu(Neslihan Yeldan)//Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı(Berker Güven ve İdil Sivritepe)//Yılın En Başarılı Prodüksiyonü dallarında aday olmasına rağmen eli boş dönmesi de üzücü.

Neyseki Sadri Alışık Ödülleri değer kıymet biliyor  da Berker Güven'e Genç Yetenek Ödülünü layık gördü. 




Salon kapıları açıldığında oyuncular çoktan sandalyelerin ortasındaki alanda oyuna başlamış oluyorlar. Siz sandalyenizi seçerken onlar gerçek zamanlı hayatlarına devam ediyorlar. Siz odalarına konuk olmuş oluyorsunuz. Oturma düzeni karşılıklı bakan iki blok ve ortada sahne olduğu için ara ara oyundan gözlerinizi ayırabilirseniz karşıdaki seyircilerin yüz mimiklerini inceleme şansınız da oluyor. Ben şahsen bunu sevdim çünkü insanoğlunun kendi etkilendiği şeylerin başkasının üzerinde etkisini merak etme dürtüsü vardır, bu dürtüyü de tatmin etmiş oluyorsunuz.

Oyunu böyle sevmeme rağmen herkese de tavsiye etmiyorum. Bazı insanlar vardır naiftirler, hayatlarında kabalığa, küfre, argoya, açık cinsel anlamlara, objelere, pornografiye, hepimizin bildiği ama konuşmadığımız ilişkilere, dünyamıza girmeyen ama var olan rahatsız edici durumlara karşı hassastırlar. Hah işte öyle biri iseniz tavsiye etmiyorum ki- oyunu izlerken kendini rahatsız hisseden seyircileri gördüm karşı tribünde. Evet oyun tüm bunları içeriyor. O yüzden çok gerçekçi. Şehir ve devlet tiyatrolarında boş kahve fincanını hüplettiren oyun kurucularından sonra gerçekten yemek yiyip, bira içilip saçılan bir oyun seyretmek iyi geldi. Kanımca tiyatro ciddi bir iştir, inandırıcılık ve gerçekliğe yakın olma durumu aranan bir özelliktir, küçük kızınızla onun yemek masasında hayali çay içtiğiniz evcilik oyunu değildir. Detaylar konusunda biraz daha çaba lütfen İBBŞT ve DT pls.

Oyunun sonuna doğru ağlayan bir kadın oturuyordu arkamda. Ama bi ara nasıl da kahkahalar atmıştık. Ne ara geçtik ağlamaya. Duygular arası size bir gezi tecrübesi yaşatan bu oyunu "Tahammülü Güç" olarak tanımladı bir radyocu arkadaşım. Aynen de öyle.

Bora hakkında da bir şeyler söylemem gerek. İlk Geniş Aile dizisinden tanıdığım bu liseli yeni yetme nasıl da büyük oynuyor oyunu. Bir beş on yıl sonraki performansını deli gibi merak ediyorum. Çok başarılı.










Ama başrol Bora olmasına rağmen asıl alkışı Berker Güven hakediyor. Sinemada da Tiyatroda da en zor olan karakteri koyuyor sahneye çünkü, tüm sinema yıldızlarının kariyerlerinin bir noktasında kesin oynadığı, köşe taşı olan o rol, hani ödül getirmesi yüksek ihtimal olan rol. Çok iyi kotarıyor Berker o rolü. Helal olsun.









İyi ki İstanbul'da yaşıyorum yoksa bu oyunlara nasıl ulaşırdım dememe sebep olan bir oyundu.



Radikal

"Craft’ın yeni oyunu 'Yen', tam bir demir leblebi; yenilip yutulması kolay değil"

Künye:

Yen… Pek de şanslı doğmayanların hikayesi…

Hench ve Bobbie bir evin içinde tek başlarına büyümek zorunda bırakılmış, hayatta kalmaya çalışan iki kardeştir. Dış dünyayla tek bağları; süt çalmak, playstation savaş oyunları, kafasına estikçe onları ziyaret eden nevrotik anne Maggie ve bir de bir küçük penceredir. Bu küçük pencereden ışığın girmekte olduğu bir gece yolun karşısında kapalı tuttukları köpeklerine dikkatle bakmakta olan bir kızı fark ederler… Jen’in gelişiyle bildiklerinden çok başka bir hayatın varlığıyla tanışırlar.


Yazan: Anna Jordan

Çeviren: Fatih Gençkal, Zeyneb Gültekin

Yöneten: Çağ Çalışkur

Dekor: Taciser Sevinç

Işık Tasarımı: Cem Yılmazer

Ses: Özgür Kuşakoğlu

Mekan Yönetimi: Cansın Şenel

Proje Ekibi: Deniz Ünal, Esra Ergün, Ali Emir Ali, Eylül Dursun, Emre Can Leblebici, Yağmur Kurt, Erdoğan Kuzu


Mekan: Craft Kadıköy / Tek Perde

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Reis Bey - İBBŞT

Reis bey; Necip Fazıl Kısakürek'in 1960 ihtilali ile hapishaneye düştüğünde dört duvar arasında yazdığı 3 tiyatro oyunundan biri. Bu yüzden olacak ki başrol gaddar, merhametsiz bir yargıç'ın yanlışlarından dönüp doğru yolu buluşunun hikayesi. Necip Fazıl'ın da bir iflah olmaz bir kumarbazken Allah'ı bulup alimliğe evrildiğini göz önüne alacak olursak, esere gerçek hayatından bir yansıma da diyebiliriz belki. Reis Bey, 1988 yılında Haluk Kurdoğlu'nun canlandırdığı Mesut Uçakan'ın yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştır. (NFK'nın benim edebiyat ve şiirle tanışmamı sağlayan kişi olduğunu da belirtmeden geçmemek isterim, ablamın şiir defterinde okuduğum Kaldırımlar adlı şiiri çok beğenmiş ve şiir okumaya-yazmaya başlamıştım, henüz ortaokuldaydım.) Oyun bu sezon geniş oyuncu kadrosuyla izleyici ile buluştu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında.  Başroldeki Selçuk Soğukçay usta oyunculuğunu konuşturuyor ve rolün hakkını veriyor, ara ara tüyl...

Ölü Ozanlar Derneği - Tiyatro Kedi

Kültür Üniversitesi Oditoryumunda iş arkadaşlarımla izledik Ölü Ozanlar Derneği’ni. Bir arkadaşım haricinde kimse kitabını okumamıştı. Çoğumuz filmini izlemiştik elbette ki. Filmin başrolünü geçen yıllarda vefat eden Robin Williams üstlenmişti, çok iyi bir oyunculuk çıkarmıştı, ortalık bu filmin etkileyiciliği ile kasıp kavrulmuştu,  1989’da dört dalda Oscar’a aday olup sadece Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti.  Hatırlamak isterseniz diye..  Bir edebiyat öğretmeninin mezun olduğu koleje yıllar sonra öğretmen olarak işe başlaması, öğrencilerini  yetiştirmek için  farkli bir eğitim yöntemi seçmesi  ve  şiir yoluyla   aralarında kurulan bağ üzerine derin bir eser olan bu metin tiyatro sahnesine bu ekip tarafından iyi yansıtılamamış ne yazık ki. Oyunculuklar konusunda değil bu eleştirim. Sorun metnin duygusunun izleyiciye aktarılamaması. Ayrıca sorunlar arasında; olayların izleyiciye alelacele aktarılması, -ki bunda elbette...