Ana içeriğe atla

Ben Eskiden Küçüktüm - Ali Poyrazoğlu


Satıyorum hanfendiler beyfendiler satıyorum. Anılarımı satıyorum. En değerli varlıklarımı, paha biçilmez eşyaları yok pahasına satıyorum diye bağırıyor Ali Poyrazoğlu. Tiyatrosunu kapatmış, her biri büyük ustaların anısını taşıyan sahnedeki tüm eşyalar satılık. Müzayedeye hoş geldiniz.

Ali Poyrazoğlu’na uzaktan uzağa hep içten bir sıcaklık duymuşumdur nedensiz. Nedensiz diyorum çünkü hiçbir oyununu izlememiş, televizyondaki programlarını takip etmemiştim. Ama o yaramaz muzır hali hep hoşuma gitmiştir. Zaten o da içindeki hala yaşayan yaramaz çocukla akran olduğu yıllardan başlıyor anlatmaya. Tiyatro anlatıyor tüm gösteri boyunca. Bol bol siyasi taşlama da yapıyor. Müzayede ile her şeyini satan tiyatrocunun neden tiyatrosunu kapatmak zorunda kaldığını anlatıyor. Yaşımızdan dolayı sadece ismini duyduğumuz tiyatro kurucu önderleriyle kesişen yollarını anlatıyor, beraber çalışma fırsatı bulduğu duayen oyunculardan bahsediyor, tiyatro yapmanın kolay olmadığı zamanları resmediyor, başarının tadını hissettiriyor, tiyatroculuğunun nerelerden beslendiğini, güçlü kalemlerle anılarını hikayelendiriyor. Bol bol güldürüyor, duygulandırıyor. Ağzı da bozuk ha ama öyle kalitesiz Recep İvedikler gibi değil. Hayatın içindeki argoyla zenginleştirerek sahneyi yapıyor bunu. 


Endorfin hormonunuz sadece bol bol güldüğünüz için değil, beyninize ekstradan kan pompalandığı için de salgılanıyor. Açık havada bir yürüyüş yapmış gibi ferah ayrıldım oyundan. Tiyatro ve nostalji tutkunu olmamla da alakalı tabi bu.

Eve dönerken hemen youtube’dan ilk önce Ali Poyrazoğlu’nu şöyle bir araştırıp, oyunda adı geçen duayenlerden hatırladıklarımın belgesellerini atlaya atlaya seyrettim. Hele ki az önce kendi ağzından yapım sürecini dinlediğimde inanılmaz heyecanlandığım, yıllar önce sahnelenen, nazi almanyası ile alakalı bir oyunun kısa bir sahnesini de bulduğumda keyfime diyecek yoktu.

Ben Bir Zamanlar Küçüktüm çok eğlenceli, sivri dilli, retro, duygusal bir metin. Hem gerçek hem kurmaca. Kesinlikle izleyin. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Reis Bey - İBBŞT

Reis bey; Necip Fazıl Kısakürek'in 1960 ihtilali ile hapishaneye düştüğünde dört duvar arasında yazdığı 3 tiyatro oyunundan biri. Bu yüzden olacak ki başrol gaddar, merhametsiz bir yargıç'ın yanlışlarından dönüp doğru yolu buluşunun hikayesi. Necip Fazıl'ın da bir iflah olmaz bir kumarbazken Allah'ı bulup alimliğe evrildiğini göz önüne alacak olursak, esere gerçek hayatından bir yansıma da diyebiliriz belki. Reis Bey, 1988 yılında Haluk Kurdoğlu'nun canlandırdığı Mesut Uçakan'ın yönetmenliğinde sinemaya da uyarlanmıştır. (NFK'nın benim edebiyat ve şiirle tanışmamı sağlayan kişi olduğunu da belirtmeden geçmemek isterim, ablamın şiir defterinde okuduğum Kaldırımlar adlı şiiri çok beğenmiş ve şiir okumaya-yazmaya başlamıştım, henüz ortaokuldaydım.) Oyun bu sezon geniş oyuncu kadrosuyla izleyici ile buluştu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında.  Başroldeki Selçuk Soğukçay usta oyunculuğunu konuşturuyor ve rolün hakkını veriyor, ara ara tüyl...

YEN - Tiyatro Craft

Efsane oyun. Bu yılın en iyilerinden. 3 arkadaş gittiğimiz tiyatro etkinlikleri arasında Oyun Atölyesi'nin "KUNDAKÇI"sından sonra ikinci sıraya yerleşti bu oyun. Oyun metni çok sert, travmatik, gerçek ama bi o kadar ince-naif-hassas. Ayaklarınızın dibinde kavga eden kardeşleri seyredip ardından gelen replikte kalbinizin bir boşluğa düşüp kıvrandığını hissediyorsunuz. Oyundan çıktığınızda dayak yemiş gibi yorgun hissediyorsunuz. Bunda 2 buçuk saat süren performansta ara verilmemesi de etkilidir belki. Gözünüz korkmasın. Oyun anında saatime bakıp 2 saat geçtiğini görünce şaşırdım. Zamanın nasıl geçtiğini unutabileceğiniz bir deneyim. Afife Jale Ödüllerinde; Yılın En Başarılı Yönetmen (Çağ Çalışkur)//Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu(Bora Akkaş)//Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu(Neslihan Yeldan)//Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı(Berker Güven ve İdil Sivritepe)//Yılın En Başarılı Prodüksiyonü dallarında aday olmasına rağmen eli boş dönmesi de üzücü...

Ölü Ozanlar Derneği - Tiyatro Kedi

Kültür Üniversitesi Oditoryumunda iş arkadaşlarımla izledik Ölü Ozanlar Derneği’ni. Bir arkadaşım haricinde kimse kitabını okumamıştı. Çoğumuz filmini izlemiştik elbette ki. Filmin başrolünü geçen yıllarda vefat eden Robin Williams üstlenmişti, çok iyi bir oyunculuk çıkarmıştı, ortalık bu filmin etkileyiciliği ile kasıp kavrulmuştu,  1989’da dört dalda Oscar’a aday olup sadece Tom Schulman’a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti.  Hatırlamak isterseniz diye..  Bir edebiyat öğretmeninin mezun olduğu koleje yıllar sonra öğretmen olarak işe başlaması, öğrencilerini  yetiştirmek için  farkli bir eğitim yöntemi seçmesi  ve  şiir yoluyla   aralarında kurulan bağ üzerine derin bir eser olan bu metin tiyatro sahnesine bu ekip tarafından iyi yansıtılamamış ne yazık ki. Oyunculuklar konusunda değil bu eleştirim. Sorun metnin duygusunun izleyiciye aktarılamaması. Ayrıca sorunlar arasında; olayların izleyiciye alelacele aktarılması, -ki bunda elbette...